EYLULEKIM2023 Zekeriya Şimşek
İlk Kitap’tan Kitap Başkentine…
İlk Kitap’tan Kitap Başkentine… TÜİK; son 12 ay içerisinde 15 yaş ve üzeri fertlerin %69’unun hiç kitap okumadığını, %31’inin ise en az bir kitap okuduğunu, yaş gruplarına göre kitap okuma oranlarına bakıldığında son 12 ay içerisinde okul kitapları dışında en çok kitap okuyan yaş grubunun %50,9 ile 15-24 yaş aralığı olduğunu, en az kitap okuma oranının %14,1 ile 65 yaş ve üstü fertlerde tespit edildiğini açıkladı (24 Temmuz 2023, Yaşam Kalitesi Modülü). Sahip olduğunuz ilk kitap? İlk kitabınız… Hatırlıyor musunuz? Bilinçli okuma isteği. Bir seçme eylemi. Bir sahiplik hissi. Benim ilk kitabım Pal Sokağının Çocukları’dır. İlkokul dörtten beşe geçtiğim yaz. Milliyet Yayınları’nın küçük boy ciltli, selefon kapaklı efsane çocuk kitaplarından. O gün bugündür, kitaplarla sıkı arkadaşlığım devam ediyor. Kitaplarla zenginleştim, hayatım daha güzelleşti… Sizlerle başucu kitaplarımı paylaşmak istiyorum, işte benim değişmez ilk on birim: (1) Pal Sokağı’nın Çocukları (Frenc Molnar); çocukluğu insanın peşini bırakmaz, bırakmamalı da. (2) Attila İlhan Şiir Külliyatı; on iki kitaptır, “duvar”dan “elde var hüzün”e Kaptan’sız olmaz. (3) On İki Gezici Öykü (Gabriel Garcia Marquez); olağandışı kısa öyküler ve şehirler... (4) Adam Smith’ın Yemeğini Pişiren Kimdi (Katrine Marçal); “homo economic”in trajikomik hâlleri. (5) Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi; Elli yılı aşkın süreyle Avrupa, Asya ve Afrika’yı dolaşan, Anadolu ve Rumeli’yi karış karış gezen bir adamın yazdığı insanlık tarihinin en büyük seyahatnâmesidir. (6) Dede Korkut; 14.yüzyıldan bugüne bir strateji kitabıdır. (7) F.Kafka Külliyatı; sadece içinde yaşadığı dönemin, o dönemin olaylarının değil, gelmiş geçmiş tüm zamanların toplumsal mekanizmalarının ürettiği yalnızlığı ve anlamsızlığı betimleyen bir adamın yazdıklarından daha fazlasıdır. Modern çağın vicdanıdır Kafka. (8) Tarık Dursun K. Külliyatı; Tarık Dursun K.’nın beni bağlayan en önemli özellikleri, sinema dilinden yararlanma becerisi, dil yalınlığı ile mekân seçiminde ağırlıklı olarak İzmir ve çevresinden ayrılmamasıdır. (9) Aşk Estetiği (Beşir Ayvazoğlu); ucube binalar, ucube zevkler deryasında boğuluyoruz, farkında mıyız? Estetik yoksulluğumuzu tedavi niyetine… (10) Gizli Başyapıt (Honore de Balzac); kusursuzluğun peşindeki ressam Frenhofer’in öyküsü olağandışıdır. (11) Tatar Çölü (Dino Buzzati); yılda bir okunmalıdır derim ve uygularım. Kimilerimiz için okul biter kitap gider. Kimilerimiz içinse dekoratif bir eşyadır kitaplar. Hayatı boyunca tek bir kitap almayan/okumayan insanlar… Vakti olmayanlar… Her şeye para bulan ama kitap için bütçesi müsait olmayanlar… Kitapla bir türlü buluşamayan “kitapsız”lar… Oysa Kur’an’ın ilk emri: Oku! Kitap, hayatı okumaktır; entrikasız yaşamaktır. Kitap aldatmaz, yalan söylemez, içi dışı birdir. Kimse kimseyi sevmiyor, anlamıyor “Yâ Hû” dediğinizi duyar gibiyim, çözüm: Kitap. Bizleri düşünen, sorgulayan, çalışkan ve üretken yapan yol okumaktan geçer. Yolun sonu da bilime taraf, ahlaklı insan olmaktır. Okumak, en ucuz ve etkili öğrenme yoludur. İlkokul sıralarında başlayan eğitim süreci üniversite ile bitmez, tüm yaşam boyu devam eder. Eğitimin en zoru olan “Yaşam Okulu”nda başarı, kitap sayfalarında bize göz kırpar. Yalnızca başarı ve güç değil kendini tanımanın, doğru yolda yürümenin sırları da kitaplarda gizlidir. İnsan hangi organını özel olarak çalıştırırsa, o organı daha iyi gelişir. Kitap okuma alışkanlığı edinmek beyni, düşünme becerisini geliştirir. Okuma alışkanlığı pek kolay elde edilmez. Bunun için öncelikle kararlılık gerekir. Kitap, en güzel hediyedir. Bir köşesinde kitapların olmadığı evler eksiktir. Umberto Eco’nun (1932-2016) “Gülün Adı” romanındaki tabloya bakın lütfen: Papaz ve rahiplerin dışında kitap okumanın yasak olduğu, kitap yakmanın sıradan bir iş haline geldiği Avrupa, ne zamanki Şark’ın entelektüel yüzüyle ve onun kitap dolu dünyasıyla tanışır; Rönesans’a (yeniden doğuşa) ulaşır. UNESCO, okumaya ve kitaplara adanmış bir program ile her yıl bir şehri “Dünya Kitap Başkenti” ilan etmekte. 2001’den bugüne bu unvanı taşıyan şehirler şunlar: Madrid/İspanya (2001), İskenderiye/Mısır (2002), Yeni Delhi/Hindistan (2003), Antwerp/Belçika (2004), Montreal/Kanada (2005), Turin/İtalya (2006), Bogota /Kolombiya (2007), Amsterdam/Hollanda (2008), Beyrut/Lübnan (2009), Ljubljana/Slovenya (2010), Buenos Aires/Arjantin (2011), Erivan/Ermenistan (2012), Bankonk/Taylan (2013), Port Harcourt/Nijerya (2014), Incheon/G.Kore (2015), Wroclaw/Polonya (2016), Konakri/Gine (2017), Atina/Yunanistan (2018), Şarika/BAE (2019), Kuala Lumpur/Malezya (2020), Tiflis/Gürcistan (2021), Guadalajara/Meksika (2022), Akra/Gana (2023). Ne yazık ki aralarında ülkemizden bir şehir yok! İzmir, “Kitapsız” bir şehir midir; Dünya Kitap Başkenti neden olamaz? (Kriterler için; www.unesco.org.tr) Markaşehir, her köşesinde, merakla ve sorgulayarak okuyan insanlarla dolup taşan şehirdir. Koronovirüsün tek faydasının kitap okuyanlarımızın sayısındaki artış olduğunu tahmin ediyorum. Yanılıyor muyum? Okumak ciddi iştir, boş zamanları değerlendirme uğraşı değildir! Okursak, hâli pürmelalimizden şikâyetler çözüme evrilebilir ancak. Benden hatırlatması, karar sizin!
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.